- Her sey degisiyor
   
  REHBERLiK
  LiSE REHBERLiK
  resim galerisi
  MESLEK SECiMi
  VERiMLi DERS CALISMA
  rehberlik siteleri
  2009-2010 rehberlik cerceve
  DAVRANIS BOZUKLUKLARI
  ANA-BABA EGiTiMi
  ERGENLiK DONEMi
  yurduminsani
  MEB MEVZUAT BANKASI
  ramlar
  MESLEKLER
  oss rehberligi
  iletisimformu
  ZiYARETCi DEFTERi
  SiTENi EKLE
  Her sey degisiyor
  aibu
  osspuanlari
  universiteler
  krediyurtlar
  banner ekle
  birseyitambilmek
  sinavda dikkatsizlik
  belirligunvehaftalar
  alansecimi
  alessoruveyanitlari
  duzenliderscalis
  ozeluniversiteler
  osstercihkolay
  tercihoneri
  formasyonverenuniversite

 

HERŞEY DEĞİŞİYOR YA BİZ
    Heraklitos ne kadar da doğru söylemiş,”Her şey değişmektedir” ,“Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir” kısaca her şey akıp gitmektedir.Bu düşünceden yola çıkarak geçmişten günümüze iletişim sürecinin nasıl değiştiğine değinmek istiyorum;     Televizyonun,radyonun,internetin kısaca medyanın bu kadar yaygın olmadığı dönemlerde köylerde iletişimin adresi köy konakları,cami avluları,köy meydanları,köy kahveleri,
bayanların çamaşır yıkadıkları yerler,ekmek pişirilen fırınlar ve hatta hayvanları sürüye katarken yapılan ayak üstü sohbetleri…Yaşamayan bilemez derler evet ne kadar hoş gelir kış gecelerinde köy konaklarında,köy kahvelerinde muhabbetler.Yaşlı insanlar cami avlusundaki muhabbetin tadını almış olacaklar ki her nedense 30 dk erken giderler camiye ve       konuşulmadık konu kalmaz buralarda,ekonomiden girerler, siyasetten çıkarlar.Ya bayanların ekmek pişirirken fırınlarda ki ve genç kızların akarsu başlarında çamaşır yıkarken yaptıkları muhabbetler yok mu? Köyde ki paparazi haberlerine ait ne varsa konuşulur;
Kız Ayşe abla duydun mu Fatma nişanlanmış…
Aaaa!hadi ya inanmıyorum.
Gibi başlayan ve uzayıp giden muhabbetler.Gündemden uzak kalmamak için bu mekenlarda bulunmamak elde değil.şehirlerdeki gazetelerden aldığınız haberleri burada ayaklı gazete denilen insanlardan alırsınız.özellikle bazı insanlar ünlenmiştir buralarda, Mehmet sen bilirsin hasan amca mı hastaymış durumu nasıl? Cevriye abla senin haberin olur, geçen Hatice’ye görücü mü gelmişler? Bu sohbet ortamları insanların birbirlerini görmeleri için bulunmaz mekanlar ve iletişimin yoğun yaşandığı yerlerdir.Medyanın evlere yoğun bir şekilde              girmesiyle beraber tüm bu muhabbetler yerini evlerde televizyon başlarında saatlerce zaman geçirmelere bıraktı.Dizilere bağımlı hale gelir olduk.Hatırlıyorum da köyde kış gecelerinde evimiz hiç boş kalmazdı. Komşular,akrabalar misafirliğe gelirlerdi.Kız kardeşim olmadığından dolayı her akşam misafirlere hizmet etmede evin küçük bireyi olarak ihale hep bana kalırdı.Çay servisi yaparken yapılan muhabbetleri,samimiyeti hayranlıkla takip ederdim.Ya şimdi evlerde durum nasıl dersiniz.Evlerdeki sıcacık ortam yerini yabancılaşmaya,yozlaşmaya bıraktı.Neredeyse göremez olduk birbirimizi;
   Melike:Zeliha akşam bize gelsene laflarız.
   Zehra :Ya güzel olurdu fakat bu akşam “Yaprak dökümü” var biliyorsun.Başka sefere inşallah der ve o başka bir sefer hiç gelmez nedense.Türkiye’de televizyon izleme oranları giderek yükselmektedir. Özellikle de son yıllarda Tv kanallarında bir furya hâlini alan dizilerin katkısıyla Türkiye’nin, televizyon izleme oranları bakımından, dünyada birinci sıraya yerleştiği görülmektedir. Daha önce günde 3.5 saat ile dünya ikincisi olan Türkiye, dizi filmlere izleyicilerin rağbet göstermesiyle birlikte 4 saat ortalamayla dünyada ilk sırada olan ABD’yi yakalamıştır. Dünyada olduğu gibi Türkiye’de de televizyonun, okuma alışkanlığını engellediği bilinen bir gerçektir. Bu durum Milli Eğitim Bakanlığı’nca (MEB) hazırlanan raporda da ortaya çıkmaktadır. Televizyon izleme alışkanlığının, özellikle son yıllarda okuma alışkanlığı edinmede en etkin engelleyicilerden biri olduğunun belirtildiği raporda, çeşitli dönemlerde öğrenciler arasında yapılan anket sonuçlarına da yer verilmektedir. Anketten hareketle öğrencilerin boş zamanlarının büyük bölümünü ‘evde geçirdikleri’ ifade edilen raporda ayrıca, her Japon’un yılda 25, her İsviçreli’nin 10, her Fransız’ın 7, Türkiye'de ise her 6 kişinin yılda sadece bir kitap okuduğu belirtilmektedir.Aynı apartmanda oturan aileler bile birbirlerini tanıyamaz hale geldi.Bırakın insanlar arasındaki giderek artan iletişim          kopukluğunu gelişen bu ortamda ailelerin karşı karşıya oldukları asıl tehlike çocuk yetiştirmek oldu.Televizyonun toplumsal etkisi ve yarattığı sonuçlar açısından bakıldığında; televizyona karşı tedbir alınmasının, özellikle de küçük çocukların televizyondan korunması gerektiği net olarak ortaya çıkmaktadır.
   Hızla değişen bu zamanda ya biz, bizde değişime uyuyor muyuz? Yoksa, hala anamızın babamızın çağından kalma anlayışla mı analık babalık yapıyoruz?Ana babaların tutumları, çocuğun kişiliğinin oluşumunda büyük önem taşır.Ana-baba-çocuk üçgeni sevgi temeline dayanmalıdır.
Hangi koşullarda çocuk yetiştiriyoruz dersiniz;
         Hızlı bir toplumsal değişim yaşıyoruz
         Kadınlar da artık iş hayatında…
         Genç kuşak gelecek kaygısı yaşıyor
         Zararlı alışkanlıklara eğilim artıyor
         Medya çocuğun gelişiminde olumsuz etkiler yaratıyor
         Suç işleme oranında artış var
Çocuklarımız bizden ne istiyor?
Biz onlara ne veriyoruz?..
Çocukların SEVGİ ye ihtiyaçları vardır. Özellikle sevgiyi hak etmedikleri zamanlarda…
İsterseniz şimdi farkında olmadan yaptığımız hatalarımıza bir bakalım;
Anne ve babanın herhangi bir durumda birbiriyle uyumsuz, tutarsız davranmaları
Çocuklarımıza eşit davranmamak farklı uygulama.
“Sen benim dediklerimi yap, yaptıklarımı yapma” anlayışı
Çocuğu dinlememek, duymamak, anlamaya çalışmamak
Ondan mükemmel olmasını beklemek ve onu diğer çocuklarla kıyaslamak
Çocuğumuzun özel hayatına ve özel eşyalarına saygı göstermemek
Korkuya ve korkutmaya dayalı bir disiplin uygulamak
Çocuğumuzu kimi zaman tanık, kimi zaman yargıç olarak kullanmak
Çocuğunuzun girişkenliğini ve cesaretini kırmak, pısırık hale getirmek istiyorsanız;
Ona daima eleştiri ile yaklaşın ve ondan hep ulaşamayacağı mükemmelliği isteyin…
Çocuğunuzun, kendisine olan güvenini ve saygısını kaybetmesini istiyorsanız;
Ona karşı tutarsız davranışlarda bulunun.
Çözüm önerilerimiz iyi iletişim, doğru yaklaşım;
çocuğunuza “sana güveniyorum, elinden geleni yapacağına inanıyorum” mesajı verin.
asla “bu kafayla gidersen…” “ben demedim mi…” diye başlayan sözler söylemeyin; işe yaramaz.Onu başkalarıyla kıyaslamayın; o, farklı bir birey artık. sizin çocuğunuz olsa bile.
Eleştirinizi çocuğunuzun kişiliğine yönelik değil, davranışlarına yönelik olarak yapın
Bir elma ağacından erik elde edemeyiz ki… daha kaliteli elma almaya çalışalım…
Hiçbir zaman onu “sevgisizlikle” cezalandırmayın.Konuyu hoşunuza gideceğini düşündüğüm bir alıntıyla bitirelim.
ÇOCUKTAN ANNE-BABAYA MEKTUP
Sizinle konuşabilmeyi çok istiyorum.Kendimi çok yalnız, farklı bir dünya yaşıyormuş gibi hissediyorum. Sanki ben hiçbir zaman, hiçbir şeyi doğru yapamıyorum.Ne kadar çabalasam da size kendimi beğendiremiyorum.Bazen beni anlamadığınızı ve önemsemediğinizi düşünüyorum.Beni dinlemenizi, hata yapabileceğimi kabul etmenizi, suçlamayacağınızı bilmek istiyorum.Biliyorum benden beklediğiniz sorumluluklarımı yerine getiremiyorum.
Ama hatırlayın, bir zamanlar siz de benim yaşımdaydınız.
Beni anlamınızı, bana güvenmenizi bekliyorum.Ve son olarak, bana daha çok “SENİ SEVİYORUMdemenizi istiyorum.
Belki gösteremiyorum ama
“BEN SİZİ ÇOK SEVİYORUM”
 
 
 
 
                                                                                                           Erhan ŞENSES
                                                                                                O.İ.H.L. Rehber Öğretmeni
   
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol